AHŞABI GELENEKSEL KORUMA YÖNTEMLERİ

Acaba ahşabın korunmaya ihtiyacı var mı? M.Ö. 800 yılından kalan Kral Midas'ın (bazı kaynaklara göre babasının) mezar odası sapasağlam duruyor. Ancak bugün yapılan cephe kaplaması, sadece 1 yılda çürüyebiliyor. Bunların sebeplerini anlayabilmek için bu bölümde geleneksel koruma yöntemlerini ve günümüzün gereksinimlerini inceleyeceğiz. Geleneksel olarak, ahşabı biyolojik zararlılardan koruma “doğal dayanıklılık” ve “kuru tutma” kavramlarına dayanmaktadır. Doğal dayanıklılık nedir ? Ahşap yapıların hizmet ömrünü uzatmak için başvurulan geleneksel yöntemlerden biri, çürüme riski yüksek olan ya da taşıyıcı olarak kullanılan ahşap malzemenin meşe, kestane gibi doğal dayanıklı türlerden seçilmesidir. Ağacın iç kısmı, yani öz odunu ahşabı tahrip eden canlılara karşı doğal koruyucu maddeler içerir ve türüne göre az ya da çok bir doğal dayanıklılığa sahiptir. Bazı ağaç türlerinin doğal ömürleri aşağıda verilmiştir. . Akçaağaç, Kayın, Kavak; 5 yıldan az . Çam, Köknar, Ladin; 5-10 yıl . Kestane, Sedir, Meşe; 15-25 yıl Bu rakamlar, adı geçen türün sadece öz odununun toprakla doğrudan temas halinde iken, mantar etkisine karşı dayanıklılığını göstermektedir. Tüm ağaç türlerinin diri odunu yani dış kısmı çok çabuk çürür, ayrıca yukarıdaki rakamlar termitler, oyucu deniz kurtları ve diğer böceklerin etkilerini hariç tutmaktadır. Ahşap nasıl kuru tutulur ? Ahşabı tahrip eden canlıların yaşayıp gelişebilmesi için oksijen, ısı ve suya ihtiyaçları vardır. Bu nedenle ahşap kuru tutulursa (nem oranı %20’nin altında) çürüme belli bir ölçüde kontrol altına alınabilir. Gerçekten de dayanıksız bir ağaç türü olan, akça ağaçtan yapılmış tabutlar Mısır piramitlerinin kuru ve sıcak ortamında günümüze kadar sağlam kalabilmiştir. Eski Türk evlerinde saçakların geniş tutulmasının bir nedeni ahşap cepheyi yağmurun etkisinden korumaktır. Hizmet ömrü boyunca ahşap malzemeyi kuru tutmak çok zordur. Dışarıda kullanılan ahşap, yağışlar nedeniyle, bina içinde kullanılan ise hatalı su tesisatı, akan dam ve yoğunlaşma nedeniyle ıslanıp, rutubeti, çürüme ortamı için uygun bir düzeye kolayca gelebilir. Ahşabın kuru tutulduğunu varsaysak bile yaşayıp gelişmesi için gerekli suyu uzun mesafelerden taşıyan “kuru çürüklük” mantarlarının, termitlerin tahrip edici faaliyetlerini durduramayız. Ahşabı kuru tutmak için başvurulan yöntemlerden biri de yüzeyi su geçirmeyen bir tabaka ile örtmek yani boyamaktır. Ancak, ahşap çalıştığından boya tabakası kısa zamanda çatlar. Bu çatlaklardan giren su ahşap malzemeyi ıslatır ve daha da kötüsü, üzerindeki boya tabakasından dolayı buharlaşıp çıkamayarak mantarların gelişmesi için ideal bir ortamın oluşmasına neden olur. Dış cephede kullanılan ahşaba macun uygulanması ve su buharı geçirimsizliği yüksek boyaların kullanılması bu nedenle sakıncalıdır. Dış cephede ahşabın üzerine macun sürülmemeli ve nefes alan ahşap boyaları kullanılmalıdır. Yapı Endüstrisindeki Gelişmeler Tarihte ahşabın bol ve ucuz olduğu dönemlerde binaların taşıyıcı elemanları gerekenden çok daha büyük kesitlerde seçilirdi. Buna ek olarak inşaat malzemesi temin etmek amacıyla diri odun kısmı çok az olan olgun ağaçlar kesilirdi. Böylece diri odun kısmı son bileşenlerde çok düşük bir oranda kalarak, bunların yapısal mukavemetine çok az katkıda bulunuyordu. Günümüzde durum çok farklı; ahşap mühendisliğindeki gelişmeler hassas yük hesaplarının yapılmasını sağlamakta, böylece ahşap elemanların kesitleri de azalmaktadır. Ayrıca yapıda kullanılan ahşap özellikle ağaçlandırma tesislerinde yetiştirilmiş diri odunu fazla ağaçlardan elde edilmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi tüm ağaç türlerinin diri odunları dayanıksızdır. 20. Yüzyıl inşaat sektörüne yeni malzemeler yeni teknolojiler getirmiştir. Ancak bu yenilikler doğru kavranıp doğru uygulanmadıkça problemlerin çözülmesine katkıda bulunmadığı gibi yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Şimdi bazı konulara kısaca değinelim. Yoğuşma problemi 20 yüzyılda yaşam biçimi değişmiştir. Evlere su tesisatının girmesi, çamaşır makinesi gibi aletlerin kullanılması konutlarda üretilen su buharı miktarını büyük ölçüde arttırmıştır. Ayrıca tesisatlardaki bozukluklar, su borularının çatlaması v.s. gibi nedenler yapı içindeki ahşabın rutubetinin, zaman zaman, % 20’nin üzerine çıkmasına neden olabilmektedir. Çatı İzolasyonu Çatı izolasyonunun doğru uygulanmadığı yani çatıda yeterli hava sirkülasyonu sağlanamadığı durumlarda, kazara ıslanan çatı ahşabı kısa sürede çürüyebilir. Ahşap ıslanıp, kısa sürede kurursa çürümez, ama yapılan izolasyon ahşabın kurumasını engellerse, çatı ahşabının çürümesi problemiyle karşı karşıya kalınır. Yeni Yüzey Koruyucular Son yüzyılda gelişen kimya endüstrisi olağanüstü özelliklere sahip yeni boyalar, vernikler, poliüretanlar, epoksiler... üretmiştir. Bu ürünlerin çokluğu ve çeşitliliği ise kavram kargaşasına neden oluyor, doğru ürünü seçmemizi zorlaştırıyor. Parke zemini üzerine uygulanacak bir ürünü seçerken aşınmaya karşı dayanıklılığı, dış cephede kullanılacak bir ürünü seçerken ise elastikliği, güneşe dayanıklılığı gibi özelliklerin aranması gerekir. Özet olarak bütün bu yenilikler geleneksel koruma yöntemlerinin sınırlarını zorlayarak ahşap endüstrisinin yeni koruma teknikleri geliştirmesine neden olmuştur. ÖNKORUMA Ahşap önkoruma ya da eski adı ile emprenye ahşabın bünyesine, onu zararlı mantar ve böceklerden koruma amacı ile, çeşitli kimyevi maddelerin emdirilmesi işlemidir. Bu işlem ahşap malzemeye inşaata monte edilmeden önce ve bir kez uygulanır ve ahşap malzemenin hizmet ömrünün en az binanın hizmet ömrü kadar olmasını sağlar. Ahşap önkoruma işlemi belli bir teknolojidir. Ahşabın cinsi, kullanılacağı ortam ve ondan beklenen hizmet ömrüne göre kullanılması gereken maddeler ve uygulama yöntemleri farklıdır. Bazı durumlarda önkoruma maddeleri ahşaba özel bir tesiste basınç altında uygulanmalıdır, bazı durumlarda ise basit bir daldırma işlemi yeterli olabilir. Önkoruma ahşabı belirli bir hizmet ömrü olan, güvenilir ve çağdaş bir mühendislik malzemesi haline getiriyor. Önkorumalı çam doğrama için İngiliz standartlarının verdiği hizmet ömrü tam 60 yıl. Ahşap beton, çelik ve plastikten daha uzun ömürlü. Ahşap önkoruma teknolojisi Türkiye’ye 1915 yılında girmiş ve bugün 8’i sadece doğrama ve diğer yapı ahşabının önkorunması için olmak üzere tam 26 adet tesis var. Ancak üretilen ahşap doğramaların yüzde birinden azı önkoruma işleminden geçiyor. Önkoruma mı, emprenye mi ? Türkiye'de ilk önkoruma tesisi 1915 yılında kurulmuştur ve o dönemde İngiltere'de ahşap önkoruma karşılığı olarak "wood preservation", önkoruma tesisleri için "timber impregnation plants" deyimleri kullanılmaktadır. Impregnation kelimesi A.B.D'de bu anlamda hiç kullanılmamışken, İngiltere'de de artık terk edilmiştir. "Preservation" kelimesi ise "tahnit etmek" anlamında kullanılmaktadır. Türkiye'de yıllardır kullanılan emprenye kelimesinin değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun üç nedeni var. 1. Impregnation "doyurmak" demek, işin felsefesini iyi anlatamıyor. 2. Bazen "empermiable" kelimesi ile karıştırılıp ahşabın su emmesini engelleyen ürün olarak algılanıyor. 3. Özellikle Orta Avrupa'da ahşaba nüfuz etme kabiliyeti fazla olan ahşap boyaları ve özellikle bu boyaların astarları için "impregnating stains" gibi deyimler kullanılıyor ve bu malzemelerin çoğu Türkiye'de de pazarlanıyor. Bu ürünlerin içinde bazı aktif maddelerin de olması işi büsbütün karıştırıyor. Ancak bu aktif maddeler sadece yüzey küfüne etkili, ahşabın yapısını tahrip eden çürüme mantarlarına karşı hiç bir etkinlikleri yok. İşte bu ürünler son zamanlarda kavram kargaşasına neden oluyor. Bazen iyi niyetle, bazen bilerek üreticiler bu malzemeleri "önkoruma" malzemelerinin yerine kullanıyorlar. Bu web sitesinde, önkoruma işlemi ve önkoruma maddelerinin anlamı, önemi ve uygulamaları hakkında oldukça detaylı bilgi verilmiştir. Ancak tüketiciye bir yol göstermek için şunu tavsiye ederiz. Hakiki bir ön koruma maddesinin teknik broşüründe ve etiketinde içerdiği aktif maddelerin kimyasal adı ve hangi uluslararası standarda uyduğu muhakkak yazılıdır.